Çocuğumuzu üç günde nasıl muma çeviririz?

11 April 2018 16:25  /  Bağırmayan Anne Baba Olmak, Kitaplar

IMAG9129-01

Ebrar Güldemler
Bağırmayan Anne Baba Olmak, Hal Edward Runkel 
Blogcu Anne, 14.04.2017

Bağırmayan Anne Baba Olmak mı?! Dünyanın en kısa fıkrası olmalı. Tam bir “hihieved”! Sakin kalarak çocuk büyütmek mi? İnsan kitabın adına bakınca bir mucize bekliyor sahiden…

Önce baştan anlaşalım, hiçbir kitap o mucize çözümü sunmaz bize. Terapiler, eğitimler, kitaplar… Hiçbiri. Üstelik gerçekten konuya vakıf olanların genel yaklaşımı, “kendimize odaklanmak” olur. Benim kendi terapi sürecim de bu yola çıkmıştı. Çocuklarımla yaşadıklarımız da, diğer herşey gibi, kendime odaklandıkça ve “manayı kendimde ara”dıkça yoluna girdi, daima.

Bağırmak sadece ses yükseltmek demek değilmiş mesela, kitap önce bunu anlatıyor. Hani çocuklarımızla -hatta başka insanlarla da- girdiğimiz ve çıkamadığımız bir gerilim döngüsü var ya, sessiz de olabilir, tam olarak ondan bahsediyor. İnsanı tüketen sessizlikler de bir tür bağırmak çünkü aslında. Olayların, ilişkilerin o noktaya gelmeyeceği bir hayat hepimizin ihtiyacı olan.

Yazar Hal Runkell idealist bir adam, dünyayı tek tek ve ilişki ilişki sakinleştireceğine inanıyor. Bu konuda seminerler veriyor, kitaplar yazıyor. Tam da bu sebeple kitap çocuksuz insanların da okumaktan hoşlanacağı türden bir kitap olmuş. Yeğeniniz, arkadaşınızın çocuğu, torununuzla kurduğunuz ya da tüm diğer ilişkilerinizde işinize yarayacak şeylerden bahsediyor. İşte bu kitabı diğer ebeveyn kitaplarından ayıran tam olarak bu. Çocuğumuzu üç günde nasıl muma çeviririz, nasıl en kısa sürede uyumayı öğretiriz, yemek yediririz gibi konulara takılmıyor. Çünkü zaten bunlar hep geçici çözümler ve her yeni yaşla, dönemle ve her hatta çocukla (bir kardeşte işe yarayan diğerinde yaramayabiliyor) yeni yeni kitaplara, çözümlere ihtiyaç duyuyorsunuz. Tam aksine, kendimize dönmemizi, değişimi kendimizde başlatarak ilişkilerimizde istediğimiz devrimi gerçekleştirebileceğimizi söylüyor.

Her bölümün sonunda “İçe Bakış Soruları” var. Ben en çok “Büyümek Zordur, Özellikle de Yetişkinler İçin”bölümünü sevdim. Çocukların neden düğmelerimize basıp durduklarını ve tepkilerimizi nasıl ölçülü hale getirebileceğimizden söz ediyor. Arada yazarın kendi danışanlarıyla yaşadığı deneyimlerden oluşan hikayeler var. Kendine has bazı yaklaşımları var, mesela “çocuklarımızdan sorumlu olmak”yerine; “çocuklarımıza karşı sorumlu olmak” diyor. “Sakinleştirici otorite”, “eldiven atmak” ve “alan yaratmak” gibi yaklaşımlarını çok sevdim ve her ilişkiye uygulanabilir buldum. “Varacağınız noktayı aklınızda tutmak ama sonuçları kendi haline bırakmak” gibi bana çok iyi gelen öneriler öğrendim. Sanırım sonsuza kadar anlatabilirim.

Velhasıl; ben gerçekten tek bir ebeveyn kitabı okuyacak olsaydım bu kitabı seçerdim. Herkese “kesin oku, kesin kesin!” dediğim bir kitaptı… Tam da bu yüzden, bu kitabı tercüme etmeyi çok istedim, ne mutlu ki Aganta Yayınları da inandı kitaba ve şimdi raflarda.

Benim kendi yolculuğumun harika bir dönemine denk geldi. Hayatın istediğim yöne aktığı bir zamandı, verimli saatler geçti kitapla… Bu beni mesleğimde de çok geliştirdi. Dünya tatlısı ve işinin ehli bir editörle çalışma şansım oldu, metin gitti geldi, üzerine konuştuk, düşündük, incelikle ve özenle çalıştık. Umarım beğeneceksiniz Türkçesini de.

Yazarın devam niteliğinde bir de “Bağırmayan Karı Koca Olmak” isimli bir kitabı var. Mümkün müdür, ne dersiniz?