Sakin anne baba, mutlu çocuklar

20 April 2018 10:18  /  Bağırmayan Anne Baba Olmak, Kitaplar

Bürkem Cevher
Bağırmayan Anne Baba Olmak, Hal Edward Runkel 
Agos, 11.09.2017

Hepimiz çocuklarımızı sevgi dolu, huzurlu ve mutlu bir aile ortamında büyütmek istiyoruz. Ne yazık ki çocuklarımızın gelecekleri için o kadar endişeliyiz ki bu endişelerimizi çocuklarımıza yansıtarak endişelerimizin acısını çoğu zaman yine çocuklarımızdan çıkartıyoruz. Hal Edward Runkel’in Aganta Kitap’tan çıkan ‘Bağırmayan Anne Baba Olmak: Sakin Kalarak Çocuk Büyütmek’ isimli kitabı tam da bu soruna parmak basıyor.

Runkel’a göre, “Tüm yapmanız gereken sakin kalmak.” Elbette bunu söylemek çok kolay. Çocuklar ailelerini çileden çıkartma konusunda oldukça maharetliler. Çoğu zaman işler kızıştığında ne yapacağımızı bilemeyiz ve kendimize hakim olamayız. Ya avaz avaz bağırmaya başlarız ya da çocuklarımızla aramıza mesafe koyar onlardan uzaklaşırız. Bazen de çocukların ağlamalarına, mızmızlanmalarına ya da çığlık atmalarına dayanamaz pes ederiz ve taviz vermeye başlarız. Oysa Runkel bu tepkilerin her birini ‘bağırma’nın farklı türleri olarak nitelendiriliyor; ne yazık ki bunların tümü de çocuklarımızla ilişkimizi zedeleyen davranışlar.

Döngüyü kırmak 

Çocuklarımız sözümüzü dinlemediği zaman çoğunlukla sinirleniriz. Ancak biraz düşünelim: aslında niçin sinirleniyoruz? Otoritemizi kabul ettiremediğimiz için mi? Bizim istediğimiz gibi davranmadıkları için çocuklarımıza bir zarar geleceği endişesi mi böyle duygusal tepkiler vermemize neden oluyor?

Biz ebeveynler çocuklarımızın bizim istediğimiz şekilde davranmalarını istiyoruz. Oysa çocuklarımız robot değiller. Onların da istekleri, tercihleri ve kişilikleri var. Bağırarak, çocuklar üzerinde güç uygulayarak bir dereceye kadar bize itaat etmelerini sağlayabiliriz. Ancak bir noktadan sonra işler kontrolden çıkar. O zaman da evde bağırış, ağlama, huzursuzluk eksik olmaz ya da çocuklarımız kendi arzularını ve fikirlerini dizginleyen, her zaman kendilerine söyleneni yapan silik kişiliğe sahip bireyler olurlar. Her iki durum da kimsenin yararına olmaz.

Runkel’e göre bir davranış sürekli tekrarlanıyorsa ebeveyn çocuk ilişkisi bir döngüye girmiş demektir. Bu durumda genellikle çocuklarımıza odaklanıp onların davranışlarını değiştirmesini bekleriz. Oysa bu döngünün iki tarafı vardır: ebeveynler ve çocuklar. Sonuçta, devam eden bu soruna ebeveynler de katkıda bulunmaktadır. Bu döngüyü çocukların kırmasını beklemektense kendi üzerimize düşeni yaparak, yani sakin kalarak kendi duygusal tepkilerimizi kontrol edersek, var olan soruna farklı bir açıdan yaklaşır daha soğukkanlı çözümler elde edebiliriz.

“Kontrol altında olmayı öğrenmek kararlarınızı almadan önce, aldığınızda ve aldıktan sonraki tüm sorumluluğu üstlenmek anlamına gelir,” diyor Runkel. Öncelikle yetişkin olmalı ve kendi davranışlarımızın sorumluluğunu almalıyız, bu şekilde çocuklarımıza da örnek olur onların da kendi tercihlerini daha sakin bir şekilde gözden geçireceğini umabiliriz.

Özgürleştiren sınırlar

Kendi ebeveynlerimizin katı disiplinli eğitim anlayışına tepki olarak bizim neslin ebeveynleri çocuklarını çok daha özgür yetiştiriyor. Ne yazık ki kuralların olmadığı ya da çok az olduğu evlerde büyüyen çocuklar istedikleri her şeyi istedikleri zaman yaptıklarında sandığımız kadar mutlu olmuyorlar. Mutsuz oldukları için de sürekli öfkeli oluyorlar. Oysa her çocuğun aile içindeki yerinin, yani sınırlarının ve sorumluluklarının daha net olduğu ailelerde çocuklar daha huzurlu büyüyorlar. Kendi özgürlüklerinin, başkalarını rahatsız etmeye başladığı noktada bittiğini öğrendikleri için de nerede ne şekilde davranacaklarını daha iyi biliyor, sosyal ilişkilerinde de daha başarılı oluyorlar.

Peki ya doğru davranışı sergilemediklerinde ne yapmalıyız? Runkel’e göre çocuklar kural ihlallerinin küçük sonuçlarına ne kadar maruz kalırlarsa, büyük hatalar yapmamaya başlar ve daha büyük sonuçları da daha az yaşarlar. Hatalardan ders almak çocuk eğitiminin en önemli bölümüdür; ödevini yapmayan bir çocuğun o dersten alacağı düşük bir not ileride daha büyük hatalar yapmasına engel olur. Ancak en önemli kural tutarlı olmaktır; yani verdiğimiz sözü tutmak, verdiğimiz kararda sonuna kadar direnebilmektir.

“Ebeveyn çocuk ilişkisinde otoriteyi sağlamanın en verimli yolu sonuçlara katlanmalarına daima izin vermek. Fakat karar vermeden önce sakince düşünmeniz gerekiyor. Böyle yaparak kararlarınızın sağduyulu, gerçekçi ve herkesin büyümesine hizmet eden türden olmasını sağlıyorsunuz,” diyor Runkel. Sonuçta yine en başa dönüyoruz. Öncelikle kendimize odaklanmalı, sakin kalmayı başarmalı ve otoriteyi sağlarken de vereceğimiz kararlarda tutarlı olmalıyız.

Kişisel gelişim kitaplarından fazla hoşlanmayan biri olarak ben bu kitabı çok sevdim. Farkında olmadan yaptığım kimi hatalarla yüzleşmek zorunda kaldım ve sakin kalabilme yönünde çok değerli bazı fikirler edindim. Kitap her ne kadar ebeveynler için tasarlanmışsa da kişisel ilişkiler hakkında da pek çok ipucu veriyor. Sakin kalmak isteyen herkesin beğeneceğini düşünüyorum.