Bağırmayan Anne Baba Olmak

20 April 2018 10:23  /  Bağırmayan Anne Baba Olmak, Kitaplar

Bağırmayan Anne Baba Olmak, Hal Edward Runkel 
kurmaca biyografiler, 18.01.2018

Defalarca başladığım, defalarca yarım bıraktığım kitap…
Hafta başı bir kez daha başladım. Altını çizerek, içe bakış sorularını yanıtlayarak, önemli bulduğum satır başlarını her an elimin altında taşımak için anahtarlık şeklindeki cep defterine notlar alarak okuyorum. Bitmek üzere.
Birinci bölümde şöyle sesleniyor Hal Edward Runkell okura:
Ebeveynler dünyanın her yerinde yaşamlarının en zorlu mücadelesini veriyor. Karşılıklı saygı ve dayanışmaya dayalı sevgi dolu bir aile ortamı yaratmaya çalışmak. Ve bunu sorumsuzluğu ve rahatına düşkün olmayı öven bir toplumda yapmaya çalışıyorlar. Doğal olarak kendilerini hiç olmadıkları kadar endişeli hissediyorlar. Çok yoğunlar ve takdir görmüyorlar. Bence yardıma ihtiyaçları var.
Bu kadar içeriden sesleniyor Runkell bize. İçimizdeki yorgun, telaşlı, odağını yitirmiş ebeveynin yanında yer alıyor. Bay Mükemmel olmaya soyunmuyor. Kendi hatalarına da yer veriyor. Her bölümün sonunda örnek hikâyeler üzerinden ebeveynleri durum ne kadar karmaşık görünürse görünsün sakin kalmaya, “ben” dilini kullanmaya, bakış açısını değiştirmeye (çocuklarınızdan sorumlu değilsiniz, çocuklarınıza karşı sorumluluklarınız var) davet ediyor. En önemli vazifemizin ailedeki “sakinleştirici otorite” olmayı hedeflemek olduğunu söylüyor ve bunun yollarını anlatıyor. Kitapta pek çok alt başlık var. İşte bazıları:
Kendinize odaklanın.
İyi bir ilişki kurmak isteyenlerin en büyük düşmanı duygusal tepkilerdir.
Çocuklarımızdan sorumlu değiliz fakat onlara karşı sorumluluklarımız da anlayabildiğimizden çok daha fazla.
Çocuklarımız üzerinde etki bırakmak istiyorsak, önce kendi üzerimizdeki kontrolümüzü yeniden kazanmalıyız.
Başkalarının verdiği karşılık nedeniyle duygularımızın üzerindeki kontrolümüzü kaybediyoruz.
Çocuklarınız sabrınızı taşırmaz, sihirli düğmelerinize basmaz ve sınırınızı zorlamaz. Onlar kesinlikle bu kadar güçlü değildir.
Duygusal tepkilerinize siz karar verirsiniz. Her zaman bir seçeneğiniz vardır.
Sakinleştirici otorite olmak neden bu kadar önemli? Çocuklarımıza bağırdığımızda gerçekte neyi haykırıyoruz? Bunun cevabını da veriyor, Runkell:
Çocuklarımıza bağırdığımızda duygusal olarak pasif duruma geçeriz ve tek bir mesaj veririz: BENİ SAKİNLEŞTİR! … 
Böyle davranarak onların bize itaat etmemelerini ya da dinlememelerini kaldıramadığımızı söylüyoruz. Baş edemiyoruz  ve aklımızı kaçırıyoruz. 
“Bunu yaptığına inanamıyorum!”
“Aklından ne geçiyordu senin?”
“Seninle konuşurken yüzüme bak!”
Bunların yerine dilediğiniz kelimleri koyun, mesajınız değişmez: Uzlaşman gerekiyor yoksa kendimi kaybedeceğim. Ve kendimi kaybettiğimde yine senin boyun eğmen gerekecek yoksa sakinleşemeyeceğim. Bütün duygusal tepkilerim sana bağlı. 
İtiraf etmesi zor ama tablo bu. Ailenin duygusal hayatını, ailenin en az olgun kişisinin büyüme sancılarına, isteklerine ve zaaflarına teslim etmek istemiyorsak, Hal Edward Runkell’ın Şiddetsiz İletişim temelli ebeveynlik önerilerine kulak vermek de, uygulamaya çalışmak da fayda var.